Innovation Policy Need To Survive Globalization in Turkey
KÜRESELLEŞME
SÜRECİNDE HIZLI YENİLİK YARATMA VİZYONU VE STRATEJİLERİ
Küreselleşme
yeni değildir. Daha uygun ve verimli av sahaları, daha güvenilir yerleşim
yerleri bulmak için, insan topluluklarının göç etmesi de bir çeşit küreselleşme
veya dünyaya açılmaktır. Eskiden uzun zamanda gerçekleşen işler, artık iletişim
hızında olmakta ve beraberinde yeni boyutlar getirmektedir.
Sanayileşme
devrimi dediğimiz süreç makinelerin icadı ile başlamıştır. Makinenin üretimde
kullanılması, beklenen yaygın zenginliğin tersine, işsizlik ve fakirlik
yaratmış; 1914 e kadar devam eden ve genelde Avrupa’dan Amerika’ya doğru bir
insanlık dramını oluşturan acı göçlere sebeb olmuştur. Zamanımızda koruma
kapılarının aralanması ile oluşan işsizliğe çare bulmak için hızla yeni
buluşlara, yeni iş alanlarına ihtiyaç vardır. Bu misaller dünyaya açılmanın,
küreselleşmenin yarattığı sorunlardır. Bu sorunlara çözüm yaratmak hepimizin
görevidir. Bu düşüncelerin birbirini tamamlayan, sinerji yaratan ve devamlılık
gösteren şekline “yenilik yaratma vizyonu” diyebiliriz.
“İsveç'i bir buzlu çöl ülkesi olmaktan, 100 yıl içinde endüstri ötesi
bir topluma dönüştüren nedenin, 49 adet önemli buluş olduğu 1986'da yapılan bir
doktora çalışmasıyla doğrulandı”
Yüksek teknolojik buluşları
destekleyen, patent üretme gibi ilgili konularda ciddi bir strateji, bir
vizyon ile uyanış, bir tartışma
görmemekteyim. Ülkemiz, kopyecilikten, lisansla üretim - yabancı ortaklık, en
son kalite ödüllerine kadar ulaşmıştır. Hükümetten sürekli devaluasyon
benzeri koltuk değneklerinin istenmemesi için yüksek katkı değerli teknolojik
mamulleri pazara sürebilmemiz lazım. Sorun çözme işinde ülkemizde
birşeylerin yanlış veya eksik olduğu ortadadır.
Küreselleşmenin anlaşılamaması sonucu sorunlar daha hızla birikmektedir. Buluşların uzun süreli korunmaya alınması ile ilgili
uluslararası anlaşmaları tasdik etmek, maalesef, gelişmiş ülkelerin daha çok
zenginleşmesine hizmet ederek yenilik
yapmakta yavaş olanların fakirleşmesine yol açmaktadır. Yenilikleri
artık bizler üretmeliyiz ve onları daha yüksek fiyata satabilmeliyiz.
İleri
ülkelerin yarattıkları akreditasyon veya benzeri uygulamalar vardır. Bu çeşit
anlaşmaları imza eden her ülke ise bunlardan eşit şekilde faydalanamamaktadır.
Bu sorunu hızla aşmalıyız.
Avrupa’nın
geçen yüzyılda yaşadığı sıkıntılı dönemlerde ileri görüşlü önlemler, mesleki
eğitim, yatırım ve korumacılık alanlarında yapılan işlerin sonucunda bugünkü
Avrupa’da farklılık yaratmıştır. Danimarka hem tarımı hayvancılığı ve hem de
yüksek teknolojik ihracatı ve Lego oyuncakları ile refah toplumu oldu. Vizyon
sahibi, heyecan veren liderler lazım. “ Kafası kesilmiş tavuk misali ülke yönetimi” gibi ikide birde yön
değiştirerek ülkeler bir hedefe doğru gelişemez. Artık teknoloji üretmek ana
hedefimiz olmalı. Mutluluğa giden yol buradan geçecektir.
Atatürk 1923 de hiçbirşeyi kalmamış bu topluma VİZYON getirdi, hedef verdi ve bütün gücüyle önüne çıkan engellerle uğraştı, böylelikle biryerlere
gelebilmiştik. Sonra 1960 – 1980 arası uzun salınımlar başladı, titreyerek
hareket eden hasta bir görünümü andıran, günde 15 kişi sağ sol birbirini
öldürüyor, liderler bir oraya bir buraya çekiyorlar toplumu. 1960 larda
yabancıdan yanlız para istenirdi. Bilgi hiç para etmezdi. 1967 lerde
getirdiğim elektronik entegre devre yapma işi, içinde para da beraber gelmiyor,
yabancı ortak sadece makine getiriyor diye reddedildi. Bilgi o
zamanki yönetim için hiç değer taşımıyordu. 1969 da revizyondan geçmiş,
yenilenmiş ve elektronik kontroller ilave edilmiş 60,000 ton kapasiteli kağıt
tesisleri Danimarka’dan buraya taşınacak yabancılar sadece yönetimi orada
bırakacaklar, imalatı 50-50 ortaklıkla burada yapacaklardı. Para gelmiyor
dediler reddedildi. Para Tanrı idi. Ne tuhaf ki o zamanlarda DPT
Başkanı çok sevdiğim rahmetli Özal ve yakın iş arkadaşları bile “Takunyalı”
idi. Bu gruptaki arkadaşlar ileride 1983 den sonra Türkiye’yi dünyaya açan
insanlar oldu.
Sonraları işler değişti. Know how para etmeye başladı. Sanayi iyi fakat... Ar-Ge yok, “alay mevzuu”.
Bunları yaşadım. Kulaktan dolma değil.
İş adamları know-how getirme yarışında artık. Toplum
rahatsız. Zenginler türüyor paylaşım yok. Vizyon yetersiz. 1980 de Özal
getirildi. Ne sağ ne sol. Stop. Artık şu yönde gidiyoruz
dediler ve salınımlar bitti. Problem çözme devri başladı ama Özal
Cumhurbaşkanı olunca da bitti. Çok az kişi Özal’ı anladı. Keşke Demirel Başkan
Özal Başbakan olsaydı. Hem Demirel’e hem de Özal’a Cumhurbaşkanlığı yakıştı.
Ama sanki beraber çalışabilselerdi daha iyi olacaktı. Yanlış birşeyler oldu.
Tarih belki durumu daha iyi analiz edecek.
Şimdi küreselleşmenin yarattığı biriken sorunlar içinde boğuluyoruz. Biriken sorunların suçlusunu arıyoruz. Üstüne
üstlük bu arada paraları da bitirdik. Suçlu biziz. Düşman içimizde kafamızda.
Acaba bu sefer anlayacak mıyız? Dış düşmanlar her zaman orada olacak ama benim
içimdeki düşman ne zaman bitecek? Bu toplum her zaman iki düşmanla savaş etmek
zorunda mı kalacak? Acaba biz düşmanları azaltmayı, kendi kendimizle dost
olmayı ne zaman öğreneceğiz?
Ben öyle bir ülke hayal ediyorum ki, benim ülkemin çıkardığı kanunları
Avrupa’ lılar bizden alıp kopya etsinler. Biz önceden görelim. Proaktif olalım.
Teknolojide ikinci sınıf dünya vatandaşı olmaktan bıktım. Vatandaş olarak bu
isyana haklı sebeplerim var.
Geleceğimizi
değiştirmek için hiçbirşey yapmadan bugünkü gibi gitmek bir çılgınlıktır. İntihardır. Çünkü kontrol
edilemeyen çığ gibi büyüyen işsizlik ve fakirlik hergün artmaktadır. Eğitim değişmenin yağdanlığı gibidir. Eğitim arttıkça
değişim kolaylaşır, hız kazanır. Toplum uzun salınımla hareket etme hastalığından
kurtulur. Art düşünceden uzak, çok acele, herkeze açık, yeniden meslek
edinme ve öğrenim seferberliği başlatılmalıdır. Ömür boyu öğrenim şartları
çoktan oluştu. Bunun için sorun çözen hiçbir hükümet veya vizyon sahibi bir
lider çıkmadı. Milli eğitim bu köklü değişikliği hızla yapamaz. Sistem
müsaade etmez. Durum acildir. Milli Savunmanın çok güzel metodları var. Bu
metodlar sivil hayata derhal uygulamaya geçirilmelidir. Üniversitelerimizin
bile lambaları sabahlara kadar yanmıyor. Bu rahatlık bu israf son bulmalıdır.
Yeni beceriler ve yeni bilgilerle kısa zamanda aynı insan daha geniş spektrumlu
bir insan haline gelecektir. Bu öğrenim sürecinde geçim için maaş da almalıdırlar.
Küreselleşmemizin yeni askerleri bu çeşitli bilgi ve becerilerle donanmış
olanlardan çıkacak. Sakın imkanımız yok deme saptırmasında bulunmayın.
İçinde
bulunduğumuz bu üzücü krizi bir fırsata dönüştürebiliriz. Eğitim, “dershane kemirisi” besleyen sistemin
elinden kurtarılıp “ömür boyu haline” getirilebilir ise bu konuda kalıcı
çözüm temin edilebilir. Görüşlerimiz ve vizyonumuz bu sayfalarda geniş
anlatılmaktadır.
http://www.egetek.org/pages/projects/unisit01.html
Yukarıda kısa anlatımdan şunu çıkarabiliriz ki
küreselleşme gecici sürelerde mutsuzluk yaratıyor. Makine icat ediliyor sonra işsizlik ve göç sorunları yaşanıyor. Biz bir
çeşit küreselleşme içerisindeyiz fakat gerekenlerin yapıldığı söylenemez. Acaba
herkezin bundan haberi var mı? Bir vizyon içerisinde çok hızla çözüm üreten
koordinasyon kurabilen yönetim ne zaman oluşacaktır. Burada ortaya konan
çözümün alternatifi var mı? Varsa nedir?
Geçmiş ile bugünkü küreselleşme arasında korkulması lazım gelen fark, sorun
çözemeyen bizim gibi ülkelerde, sorunların çok hızla birikmesidir. Osmanlı’nın neden battığını iyi analiz eden Atatürk’ten
bu yana sorunlara doğru ve kalıcı
çözümler yeteri derece ve hızda üretilememekte olanlar da toplum
tarafından yeterince sahiplenilmemektedir. “SWOT” analizi denen Kuvvetli,
Zayıf olduğumuz noktalar, Fırsatlar, Tehlikeler analiz
edilse bile ülkeyi istenilen yöne götürebilecek yönetim bir türlü
kurulamıyor. Kaldı ki bu analizin bile
doğru dürüst yapılmadığına gözlemlerim ve yaşadığım olaylarla kanaat getirdim. Stratejik
hata olan imam hatip okullarının yapılmış olması bir yana, hata yapılabilir
veya sonradan hata olduğu anlaşılabilir ama, bir çeşit devam etmesi ise üstüne
üstlük. Yabancı lisandan dua etmek hangi sebebten devam etmektedir?
Sorunlarımızın çözümünde eğitimin yeniden düzenlenip
yönlendirilmesini, yerleşmiş sorunlarla mücadelenin devamını, dışa bağımlılığı
yüksek teknoloji üreterek azaltmayı hedeflemiş bir düşünce tarzını, askeri dış alımlar yerine ülke içinde üretim
çoğalmasına yönelik kritik kütlesi olan sinerjik yaşam tarzı içeren teknoloji
kümeleşmelerini yani teknopark ve teknoloji bölgelerini ve bu yeni yaşam tarzı
içinde birçok küçük şirketin çoğalmasına yönelik anlayışı ile beraber geleceğe
doğru yürüyerek onunla iftihar etmek istiyorum.
Yüksek teknoloji içeren kümeleşmelerin, teknoloji
bölgesinin yaşam biçimi parasal sinerji
gereği zenginlere yakın yerlerde fakat “zenginleri imrendirecek” şekilde
olmalı. Bak http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/vision.html Özellikle “Yaşam-Çalışma-Tatil” aynı yörede
olmalı ki yabancı uzman kişi ve akademisyenler aileleri ile beraber buralara
yerleşmek istesinler. Unutmayalım ki “teknolojinin milliyeti yoktur”. 1453 de
dünyanın en büyük topu Fatih zamanında, 1945 de atom bombası Amerika’da, her
ikisi de başka ülkelere yerleşmiş yabancılar tarafından geliştirildi.
Zamanımız
ile ilgili küreselleşme sorunlarına çözüm bulmak için geçmişten ÖNCELİKLİ
BİR DERS çıkarmak istiyorsak önce çok hızla sorun çözen vizyon
üreten bir toplum haline gelmemiz lazım diye düşünüyorum. Bunu yapabiliriz.
Çünkü;
Hedeflerimiz imkanlarımızı aşmıyor. Fakat imkanlarımız israf ediliyor. Yöntemlerimiz sinerji üretme yerine köstek ve dağınıklık içeriyor. Düşman içimizde. Düşman hedeften koybolmuş şekilde yaşıyor.
Müsaadenizle
2 misal vereceğim;
Kırılamayan menfaat tekellerine, tedavi edilemeyen
bürokrasi hastalığına, dışa ham madde bağımlı yürütülen enerji işlerine bakın. Yaklaşık 30,000 MW kurulu gücü olan ülkemizde 1 MW lık
bir rüzgar türbinini hatta bağlama müsaadesini yerel yönetime devretmek
istemiyen, Ankara’ya müracaat edin diyen, sebeb olarak elektrik sarsıntısı olur
diyen bu yönetimin işine son vermek lazımdır. Yıllardır gıt gıtlayıp yumurta
vermeyen bu tavuk sesinden bıktı bu ülke insanları. Köylü bu tavuğu ne
yapar bilirsiniz. İbret için bakın bizi nelerle uğraştırıyorlar. 1MW bir güç
30,000 MW kurulu güce karşı devreye giriş çıkışlarda hiçbir elektrik bozukluğu
yapamaz hatta çeşitli yerlere dağılmış 1000 MW bile birşey yapamaz. Rüzgar her
yerde aynı zamanda ne başlar ne de kesilir. Enerji konularında bir kurşun
atmadan bizi esarete götüren yolda israrla ilerleyen ülkemizin neler yapması
lazım geldiğini lütfen görün. http://www.egetek.org/pages/news.html
Bu öneriler israrla direnç görmektedir. Hukuk sistemimizin daha iyi işlemesi için lazım gelen çift jüri sistemi
hakkında geniş bilgi ilgili web
sayfalarımızda, bakınız http://philippinegovantigraft.homestead.com/Cause.html
olarak verilmektedir.
Sakın ülkemizin içinde olanları geçici görmeyelim.
Küreselleşmenin iş yerlerimizi teker teker batırması,
bizi harap etmesi devam edecektir.
Uluslararası anlaşmalarla eli ayağı bağlanmış olan bizler ne yapacağız.
Milli Savunmadan başlayarak, bizler ne yapabiliriz, bazı düşüncelerimiz:
Muhtemelen gelecek harpler de bugün olduğu gibi sivilleri yıldırmak,
topluma baskı kurma üzerinde olacağı
için önceden görerek, proaktif olarak problem gelmeden, büyümeden söndürecek
bir tutuma yönelme mucburiyeti var.
Uzak
değil İsrail’i görün Büyük Elçilik’ten Bilim ve Teknoloji stratejileri hakkında
malumat isteyin. Birçok yayınları var. Her bakanlıkta “Baş Bilim Adamı” var.
Ülkenin her adımı bunların grubunda analiz ediliyor ve ona göre uygulanıyor.
Zaten devamlı harp halinde yaşıyorlar. Her ferdi tek tek buluşları takip
ediyor, güvenilir dostlukları çok sessizce yapma yarışındalar. Musevilik bir
dinden öte, ileri toplumlar arasında, hayatta kalmak, zarar görmeden, hatta
sinerji yaratarak beraber yaşamanın inceliklerini öğrenmişlik diye tefsir
edilebilir. Yani bir çeşit bizim Avrupa Birliği ile beraber yaşamayı
öğrenmemize benzer bir durum. Museviler bunu öğrenmişlerdir. Toplum
haline gelmiş Musevilik yani İsrail için bugün en büyük imtihan, Sayın Stef
Wertheimer modeli yaşam tarzını benimseyebilmekte yatmaktadır. Yani gayretli
olanları, inançları ne olursa olsun, kıskanmadan, refah seviyesine getirebilme
gayretinde olan bir vizyonu komşuları
ile paylaşabilme yollarını arayıp bulabilmekte yatmaktadır. Birbirimizden
öğrenecek çok şey var diye düşünüyorum.
Bizim içimizdeki düşman, kanaatımca
anlatmaya çalıştığım, İsrail’de de farklı sebeblerden dolayı oluşmuş olan, VİZYON
FUKARALIĞINDA yatmaktadır.
Bu
hızlı değişimde neleri nasıl yapabileceğimizi önceden görüp kalıcı çözümlere
doğru vatansever, cesur kararların eksiklikliğinde yatıyor. Sakız çiğnerken
yürümek, yürürken konuşabilmek, konuşurken düşünebilmek gibi aynı zamanda
birçok işi yürütebilecek yönetim tarzını getirmek için vizyon, koordinasyon ve
hız beraber gitmeli ki hedefe gecikmeyelim. Ülkenin bugünkü yönetimi Parkinson
hastalığına tutulmuş bir insanın uzun salınımlı hareketlerine benziyor.
Bir
başka anlatımla ülkenin dışarıdan görünümü radarlarını kapatmış, hız kesmiş bir
gemi kaptanının siste yol almaya çalışması gibi. Belirsizliklerde hızlı
gidebilen, sisin ötesini görebilen vizyon sahibi kaptan lazım.
Durdurun dünyayı ben inmek istiyorum diyenlerin, düşman hedefi hareketli
olan dünyamızda, hele bizim gibi 40 milyon aş ve iş isteyen genci olan bir
ülkenin yönetimde başarı şansı yok. Burada çözümleri önerilmiş sorunları canla
başla ele alan ve başarabilen her
yönetime milletçe hürmetimiz sonsuz olacak. Derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek
değil.
Ar-Ge
yetersizliklerimiz ve “off set” kullanarak rüzgar enerjisi yatırım gelirlerinin
Ar-Ge ve üniversitelere belirli şekilde dağıtılması şeklinde kullanılması ile
ilgili sinerjik model web sayfamızda bir vizyon olarak işlenmektedir. http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr.html
Teknik okul ve üniversitelerimiz seferberlik haline sokulmalıdır. Büyük eğitim yatırımları israf edilmekte çalışmalar
cansız, verimsizlik ve rahatsız edicidir.
Teknopark, inkübatör, melek sermayeden girişim sermayesine kadar
uygulamalar ya yok veya bilgisizce çok verimsiz yürütülmektedir. Genç insanı
meslek sahibi olarak yetiştirmeyi dünyaya tanıtmış olan 1200 yıllarındaki
Ahilik sistemini unutup dışarıdan bu bilgileri alır hale geldik. http://www.egetek.org/pages/16.pdf
(300 KB). Girişimci yetiştirme
uygulamaları yaygınlaştırmalı, birçok küçük şirket kurulup yaşatılabilmeli.
Gençlerin bilgi ve sermaye ile beslenmesi metodlarını www.egetek.org sayfalarında çok geniş
anlatılmaktadır. Ülke içinde teknoloji geliştirmek için Silahlı Kuvvetlerce
dağıtılan teknik işler burada izah ettiğimiz vizyon içinde yeniden gözden
geçirilmeli ve muhakkak ANKARA KÜMELEŞMESİ son bulmalıdır.
“Bir
sorun ortaya atıp çözümü de beraber getirmeyenlerin kendileri de bu sorunun bir
parçasıdır” sözü meşhurdur. Bu sebeble önerilerimi toplamaya çalışacağım.
Özetlersek neler yapmak lazım?
OFF-SET
BAŞTA OLMAK ÜZERE
DİĞER KONULAR
İÇİN ÖNERİLER
Ergün Özakat
18 Kasım, 2001
Tlf: +90 533 259 5160
CV
ERGÜN
ÖZAKAT
ERGÜN ÖZAKAT Doğum Tarihi: 3 Nisan 1935
Lise: İzmir - Namık Kemal Lisesi
1954 fen mezunu.
Yüksek Tahsil: Londra
1954 - 1959 Mühendislik Koleji mezunu.
Staj: Almanya
Krupp fabrikaları.
Askerlik 1960
Nato LSE( bugün JCSE) Kurmay Bşk. Emir Subayı 1 yıl, takdirname ile terhis.
İş hayatı:
BMC, önceleri servis sonra üretim müdürü, yerli imalatı 1966 yılında %10 dan
%38 e çıkaran 8 kişilik takımın başı, dizel motor imalat projesi, Amerika’dan 7
yıl muhaberatla elektronik mühendisliği, Özakat grubunun Ar-Ge ve proje
geliştirme müdürlüğü, alternatör ve Norveç’li bir mühendis ile patentimiz ve
bunun lisansı ile elektronik regülatör imalatı, 4 kW a kadar rüzgar değirmeni
prototip imali, kamyon dingil, aks kovan, fren imalatı, çeşitli kurs ve
seminerlere katılım. Viking kağıt
fabrikasının kurulabilmesi için uluslararası finansman (IFC ve IFU) organize
ederek yabancı ortaklık kurulması, 1976 yılına kadar yönetim kurulunda başkan
ve murahhas üyelik, 1990 yılına kadar Egebank 15 yıl yönetim kurulu üyeliği bir
süre yönetim kurulu başkanlığı, 1991 yılında hisselerin şatısından sonra
holdingden ayrıldım.
Hükümet lobi
ilişkileri: Yatırımcıların
enflasyon dolayısı ile değer kaybını azaltan re-evaluasyon ile aktiflerin
arttırılması, rezervlerin bedelsiz hisse senedi halinde temettü verebilmesi ile
ilgili mevzuat değişikliği (uzun yıllar tek başına uğraş), şirketlerin
birleşebilmesindeki engellerin kaldırılması, telsiz kanununun çıkarılması.
Vakıf ve
Dernekler: Tüsiad
ilk kuruluş yıllarında yönetim kurulu üyeliği, Temiz Enerji Vakfı, Ege
Teknoloji Vakfı kurucu üyesiyim, Vakfın
300 sayfalık teknoloji inovasyonu ve temiz enerji üzerine Internet sayfalarını
düzenlemekteyim. www.egetek.org
Halen
uğraştığım: Teknoloji
inovasyonu, teknoparklar, inkübatörler, gençlerin teknolojik hayata başarılı
olarak hazırlanması. İzmir Teknopark A.Ş. yönetim Kurulu Üyeliği, Rüzgardan
elektrik üretme 1998 de 12 adet 600kW
toplam 7.2 MW rüzgar türbini şirketinin tüm fizibilite, finansman
organizasyonu. Biyolojik tarım. Gündem 21, sürdürülebilir hayat İzmir
Belediyesi devamlı üyesiyim. Mandalina bahçesi, teknik konulara ve insanlara
vakit ayırmak ve düşünmek. İyi bir bahçıvan olan hanımım bana ağaçları 55 yaşından
sonra fark ettiğimi söylüyor, telafi etmek için tabiatı dikkatle izlemeye çalışıyorum. Çevreciyim.
Aile: Danimarka’lı
hanımla evli. 2 çocuk.
Yayınlarım: İmalatçılara
yardımcı teknik rehber 1964 yılı, 1986 Radyo amatör teknik kitabı (amatör kodum
TA3E), teknoparklar ile ilgili Türkçe/İngilizce bir kitap (1993), muhtelif
mecmualarda yayınlar, İzmir Büyük Şehir Belediyesinin hazırlattığı 32 dak.
teknoloji seferberliği videosu.
Fahri
Konsolosluk: 1985
den beri İzmir Finlandiya Fahri Konsolosuyum.
En büyük Teknoloji
üretmeyi kritik kütle yaratarak sinerjik hale getirmek,
Hedefim: Teknopark
kavramı içeren faaliyetleri ülkemize
yerleştirmek. Dünyanın İlk Çevre Teknoloji Bölgesinin Çeşme Yarımadasında
gerçekleşmesi ve bu bölgede Türkiye’nin 2023 den evvel Nobel sahibi olmasını görmek.
Konu ile ilgili diğer çalışmalar ve
raporlar:
1. Ülkemizin proaktif olması, insanlarımızın problem çözen
tipte düşünmesi sorunlarına sistematik bir şekilde çözüm aramayı kendisine misyon edinmiş
nadir insan Sayın Tınaz Titiz web sitelerinde çok ilginç çalışmalar
bulacaksınız.
www.tinaztitiz.com www.beyaznokta.org.tr
2.
Sayın Ali Akurgal’ın sunuşu: “Korkuyorum çünkü, köprüyü kurarken bugün Sayın
Derviş’i bulduğumuz gibi şanslı olamaya-biliriz. Korkuyorum çünkü belki günümüz
ekonomisini düzeltmek bilinen dağarcığı yüklü bir insan ile mümkün olabilir;
ama o köprüyü çökmeyecek sağlamlıkta kurmak için yeterli sayıda bilinen
dağarcığı yüklü insan bulmak mümkün olmayabilir.”
http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/dream.html
3.
“Avrupa Birliği Adaylığı
Sürecinde Türkiye’nin Bilgi Toplumuna Geçişi” sistematik bir yaklaşım –
TÜSİAD. http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/TUSIAD%20Bilgi%20Toplumu.html
4.
http://www.ssm.gov.tr/off-set.htm
off-set uygulamaları. Uygulama açıklamalarımıza göre DEĞİŞMELİDİR.
2023 yılına kadar Ar-Ge Önerimiz
(Güncelleşmiş olanı ilgililerden ümit ediyoruz)
Bir nesil sonra Araştırma
- Geliştirme ( Ar - Ge ) olarak nerelerde olacağımızı
kaba bir tahminle göstermek için aşağıdaki tablo 9 Ağustos 1996 yılında
hazırlanmış ve 2023 web sayfasında Üniversite-Sanayi işbirliği altındadır.
Bir nesil
sonra ( 25 yıl ) |
1996 yılı |
2000 yılı |
2023 yılı |
Geleceğe
ait Türkiye Ar - Ge harcamaları US $. |
600 milyon $ |
1.4 milyar $ |
5 milyar $ |
Veri 1: (Ar -
Ge) / GSMH = % olarak |
0.5 |
1.5 |
2.0 |
Veri 2: GSMH yıllık
artışı sabit |
% 3 |
% 3 |
% 3 |
Aşağıdaki tablo ise gidecek
yolda hiç zaman israf edecek vaktimizin olmadığı gibi daha fazla birşeyler
yapmamız lazım geldiğini göstermek bakımından
küçük bir örnek olsun diye verilmiştir. Sosyal yönden Israil bize
daha çok benzediği için Finlandiya yerine bu ülke misal olarak alındı.
|
Nüfus |
Nüfus oranı |
Bugünkü yaklaşık
Ar - Ge masraf
rakamları toplamı yıllık
olarak |
Bir nesil
sonra Israil’in bugünkü Ar - Ge seviyesine ulaşabilmek
için artarak ulaşılması lazım gelen gider 2023 yılında
yıllık |
Yukarı
tablodan 2023 yılında
yıllık |
Bütçe
planlamasındaki Ar - Ge giderinin hemen asgari ne kadar arttırılması
lazım geldiğini göstermek için rasyo |
Türkiye |
60 milyon |
12 |
0.6 milyar $ |
12*2.0 = 24
milyar $ |
5 milyar $ |
24 / 5 = 4.80 |
Israil |
5 milyon |
1 |
2.0
milyar $ |
- |
- |
- |
Bu kadar yüksek bir Ar-Ge ihtiyacının finansmanı
off-set kullanımı ile başlatılabilecektir.
Önerimiz budur. Mevcut 3.6 milyar dolar off-set 300 milyon dolar nakid ile
değişebilir diyoruz. Her yüz milyon
dolar off-set den gelmesi organize edilecek nakid ile yapılan rüzgar
elektriği projesi, önerilerimiz doğrultusunda 400 milyon dolarlık, belki daha
fazla, rüzgar çiftlikleri yaratacaktır. Bu mıktar yılda 1,2 milyar kWsaat/yıl
elektrik üretir. Enerji fiyatı şu şekilde hesaplandı. Geri ödeme süresi olan
ilk 5 yıl 9 sent, sonraki yıllarda 5
sentten devamlı satılacağı varsayıldı. Ana para geri ödemesinin 5-6 yılda
bittikten sonra bu üretim yılda en aşağı 60 milyon dolar devamlı gelir getirir.
Şu anda rahatlıkla off-set ten 300 milyon dolar nakid, yani hesaplananın 3 katı
kadar, 180-200 milyon dolar rüzgar elektriği yıllık geliri temin
edebiliriz. Bu rakam zamanla artacak yeni
off-set lerin ilavesi ile de gittikçe daha büyüyecektir. Başarılı uygulama
sonucu bu rakam hızlanarak artacaktır. Kısaca
bugunkü Ar-Ge rakamı kısa sürede 2 misline çıkabilecektir.
Beklenen anlayış değişikliğini de
buna ilave edersek 2023 yılında yıllık 24 milyar dolarlık Ar-Ge rakamına
ulaşabiliriz diye düşünüyoruz. Mühim olan rakamların 3 aşağı 5
yukarı olması değil düşünceye inançtır. İnanç varsa bu rakamı arttırmak için
birçok indirek yollar da bu yöne doğru çalışmaya başlar. Bu inancı görmek
istiyoruz. DPT den daha büyük bir Ar-Ge
vizyonu bekliyoruz. Topluma gurur duyacağı hedef vermek lazımdır.
2023 yılında GDP 18-20,000 dolar olacak demek yeterli değildir. Ülkemiz Ar-Ge
si 2023 de 5 milyar dolarda kalır, önerdiğimiz 24 milyar dolara ulaşmazsa
olmaz. Bizler vatandaş olarak ülkemizi 2023 yılında 1 inci sınıf ülkeler
arasında görmek istiyoruz. Ancak Ar-Ge si
kuvvetli ülkeler 1 ci sınıf olur. Çözümünü de burada öneriyoruz. Vakit kaybetmeden
hemen işe başlayalım. İmkanımız var, yanlış kullanılmakta. Biz sadece bunu
söylüyoruz.
Start Page News Projects Links About Feedback |