Innovation Policy Need To Survive Globalization in Turkey

KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE HIZLI YENİLİK YARATMA VİZYONU VE STRATEJİLERİ

 

Küreselleşme yeni değildir. Daha uygun ve verimli av sahaları, daha güvenilir yerleşim yerleri bulmak için, insan topluluklarının göç etmesi de bir çeşit küreselleşme veya dünyaya açılmaktır. Eskiden uzun zamanda gerçekleşen işler, artık iletişim hızında olmakta ve beraberinde yeni boyutlar getirmektedir.

 

Sanayileşme devrimi dediğimiz süreç makinelerin icadı ile başlamıştır. Makinenin üretimde kullanılması, beklenen yaygın zenginliğin tersine, işsizlik ve fakirlik yaratmış; 1914 e kadar devam eden ve genelde Avrupa’dan Amerika’ya doğru bir insanlık dramını oluşturan acı göçlere sebeb olmuştur. Zamanımızda koruma kapılarının aralanması ile oluşan işsizliğe çare bulmak için hızla yeni buluşlara, yeni iş alanlarına ihtiyaç vardır. Bu misaller dünyaya açılmanın, küreselleşmenin yarattığı sorunlardır. Bu sorunlara çözüm yaratmak hepimizin görevidir. Bu düşüncelerin birbirini tamamlayan, sinerji yaratan ve devamlılık gösteren şekline  yenilik yaratma vizyonu” diyebiliriz.

 

İsveç'i bir buzlu çöl ülkesi olmaktan, 100 yıl içinde endüstri ötesi bir topluma dönüştüren nedenin, 49 adet önemli buluş olduğu 1986'da yapılan bir doktora çalışmasıyla doğrulandı”

 

Yüksek teknolojik buluşları destekleyen, patent üretme gibi ilgili konularda ciddi bir strateji, bir vizyon  ile uyanış, bir tartışma görmemekteyim. Ülkemiz, kopyecilikten, lisansla üretim - yabancı ortaklık, en son kalite ödüllerine kadar ulaşmıştır. Hükümetten sürekli devaluasyon benzeri koltuk değneklerinin istenmemesi için yüksek katkı değerli teknolojik mamulleri pazara sürebilmemiz lazım. Sorun çözme işinde ülkemizde birşeylerin yanlış veya eksik olduğu ortadadır.

 

Küreselleşmenin anlaşılamaması sonucu sorunlar daha hızla birikmektedir. Buluşların uzun süreli korunmaya alınması ile ilgili uluslararası anlaşmaları tasdik etmek, maalesef, gelişmiş ülkelerin daha çok zenginleşmesine hizmet ederek yenilik yapmakta yavaş olanların fakirleşmesine yol açmaktadır.  Yenilikleri artık bizler üretmeliyiz ve onları daha yüksek fiyata satabilmeliyiz.

 

İleri ülkelerin yarattıkları akreditasyon veya benzeri uygulamalar vardır. Bu çeşit anlaşmaları imza eden her ülke ise bunlardan eşit şekilde faydalanamamaktadır. Bu sorunu hızla aşmalıyız.

 

Avrupa’nın geçen yüzyılda yaşadığı sıkıntılı dönemlerde ileri görüşlü önlemler, mesleki eğitim, yatırım ve korumacılık alanlarında yapılan işlerin sonucunda bugünkü Avrupa’da farklılık yaratmıştır. Danimarka hem tarımı hayvancılığı ve hem de yüksek teknolojik ihracatı ve Lego oyuncakları ile refah toplumu oldu. Vizyon sahibi, heyecan veren liderler lazım. “ Kafası kesilmiş tavuk misali ülke yönetimi” gibi ikide birde yön değiştirerek ülkeler bir hedefe doğru gelişemez. Artık teknoloji üretmek ana hedefimiz olmalı. Mutluluğa giden yol buradan geçecektir.

 

Atatürk 1923 de hiçbirşeyi kalmamış bu topluma VİZYON getirdi, hedef verdi ve bütün gücüyle  önüne çıkan engellerle uğraştı, böylelikle biryerlere gelebilmiştik. Sonra 1960 – 1980 arası uzun salınımlar başladı, titreyerek hareket eden hasta bir görünümü andıran, günde 15 kişi sağ sol birbirini öldürüyor, liderler bir oraya bir buraya çekiyorlar toplumu. 1960 larda yabancıdan yanlız para istenirdi. Bilgi hiç para etmezdi. 1967 lerde getirdiğim elektronik entegre devre yapma işi, içinde para da beraber gelmiyor, yabancı ortak sadece makine getiriyor diye reddedildi. Bilgi o zamanki yönetim için hiç değer taşımıyordu. 1969 da revizyondan geçmiş, yenilenmiş ve elektronik kontroller ilave edilmiş 60,000 ton kapasiteli kağıt tesisleri Danimarka’dan buraya taşınacak yabancılar sadece yönetimi orada bırakacaklar, imalatı 50-50 ortaklıkla burada yapacaklardı. Para gelmiyor dediler reddedildi. Para Tanrı idi. Ne tuhaf ki o zamanlarda DPT Başkanı çok sevdiğim rahmetli Özal ve yakın iş arkadaşları bile “Takunyalı” idi. Bu gruptaki arkadaşlar ileride 1983 den sonra Türkiye’yi dünyaya açan insanlar oldu.

 

Sonraları işler değişti. Know how para etmeye başladı. Sanayi iyi fakat... Ar-Ge yok, “alay mevzuu”. Bunları yaşadım. Kulaktan dolma değil.  İş adamları know-how getirme yarışında artık. Toplum rahatsız. Zenginler türüyor paylaşım yok. Vizyon yetersiz. 1980 de Özal getirildi. Ne sağ ne sol. Stop. Artık şu yönde gidiyoruz dediler ve salınımlar bitti. Problem çözme devri başladı ama Özal Cumhurbaşkanı olunca da bitti. Çok az kişi Özal’ı anladı. Keşke Demirel Başkan Özal Başbakan olsaydı. Hem Demirel’e hem de Özal’a Cumhurbaşkanlığı yakıştı. Ama sanki beraber çalışabilselerdi daha iyi olacaktı. Yanlış birşeyler oldu. Tarih belki durumu daha iyi analiz edecek.

 

 

Şimdi küreselleşmenin yarattığı biriken sorunlar içinde boğuluyoruz. Biriken sorunların suçlusunu arıyoruz. Üstüne üstlük bu arada paraları da bitirdik. Suçlu biziz. Düşman içimizde kafamızda. Acaba bu sefer anlayacak mıyız? Dış düşmanlar her zaman orada olacak ama benim içimdeki düşman ne zaman bitecek? Bu toplum her zaman iki düşmanla savaş etmek zorunda mı kalacak? Acaba biz düşmanları azaltmayı, kendi kendimizle dost olmayı ne zaman öğreneceğiz?

 

Ben öyle bir ülke hayal ediyorum ki, benim ülkemin çıkardığı kanunları Avrupa’ lılar bizden alıp kopya etsinler. Biz önceden görelim. Proaktif olalım. Teknolojide ikinci sınıf dünya vatandaşı olmaktan bıktım. Vatandaş olarak bu isyana haklı sebeplerim var.

 

Geleceğimizi değiştirmek için hiçbirşey yapmadan bugünkü gibi gitmek bir  çılgınlıktır. İntihardır. Çünkü kontrol edilemeyen çığ gibi büyüyen işsizlik ve fakirlik hergün artmaktadır. Eğitim değişmenin yağdanlığı gibidir. Eğitim arttıkça değişim kolaylaşır, hız kazanır. Toplum uzun salınımla hareket etme hastalığından kurtulur. Art düşünceden uzak, çok acele, herkeze açık, yeniden meslek edinme ve öğrenim seferberliği başlatılmalıdır. Ömür boyu öğrenim şartları çoktan oluştu. Bunun için sorun çözen hiçbir hükümet veya vizyon sahibi bir lider çıkmadı. Milli eğitim bu köklü değişikliği hızla yapamaz. Sistem müsaade etmez. Durum acildir. Milli Savunmanın çok güzel metodları var. Bu metodlar sivil hayata derhal uygulamaya geçirilmelidir. Üniversitelerimizin bile lambaları sabahlara kadar yanmıyor. Bu rahatlık bu israf son bulmalıdır. Yeni beceriler ve yeni bilgilerle kısa zamanda aynı insan daha geniş spektrumlu bir insan haline gelecektir. Bu öğrenim sürecinde geçim için maaş da almalıdırlar. Küreselleşmemizin yeni askerleri bu çeşitli bilgi ve becerilerle donanmış olanlardan çıkacak. Sakın imkanımız yok deme saptırmasında bulunmayın.

 

İçinde bulunduğumuz bu üzücü krizi bir fırsata dönüştürebiliriz. Eğitim,  dershane kemirisi” besleyen sistemin elinden kurtarılıp “ömür boyu haline” getirilebilir ise bu konuda kalıcı çözüm temin edilebilir. Görüşlerimiz ve vizyonumuz bu sayfalarda geniş anlatılmaktadır.

http://www.egetek.org/pages/projects/unisit01.html

 

Yukarıda kısa anlatımdan şunu çıkarabiliriz ki küreselleşme gecici sürelerde mutsuzluk yaratıyor. Makine icat ediliyor sonra işsizlik ve göç sorunları yaşanıyor. Biz bir çeşit küreselleşme içerisindeyiz fakat gerekenlerin yapıldığı söylenemez. Acaba herkezin bundan haberi var mı? Bir vizyon içerisinde çok hızla çözüm üreten koordinasyon kurabilen yönetim ne zaman oluşacaktır. Burada ortaya konan çözümün alternatifi var mı? Varsa nedir?

 

Geçmiş ile bugünkü küreselleşme arasında korkulması lazım gelen fark, sorun çözemeyen bizim gibi ülkelerde, sorunların çok hızla birikmesidir. Osmanlı’nın neden battığını iyi analiz eden Atatürk’ten bu yana sorunlara doğru ve kalıcı  çözümler yeteri derece ve hızda üretilememekte olanlar da toplum tarafından yeterince sahiplenilmemektedir. “SWOT” analizi denen Kuvvetli, Zayıf olduğumuz noktalar, Fırsatlar, Tehlikeler analiz edilse bile ülkeyi istenilen yöne götürebilecek yönetim bir türlü kurulamıyor.  Kaldı ki bu analizin bile doğru dürüst yapılmadığına gözlemlerim ve yaşadığım olaylarla kanaat getirdim. Stratejik hata olan imam hatip okullarının yapılmış olması bir yana, hata yapılabilir veya sonradan hata olduğu anlaşılabilir ama, bir çeşit devam etmesi ise üstüne üstlük. Yabancı lisandan dua etmek hangi sebebten devam etmektedir?

 

Sorunlarımızın çözümünde eğitimin yeniden düzenlenip yönlendirilmesini, yerleşmiş sorunlarla mücadelenin devamını, dışa bağımlılığı yüksek teknoloji üreterek azaltmayı hedeflemiş bir düşünce tarzını,  askeri dış alımlar yerine ülke içinde üretim çoğalmasına yönelik kritik kütlesi olan sinerjik yaşam tarzı içeren teknoloji kümeleşmelerini yani teknopark ve teknoloji bölgelerini ve bu yeni yaşam tarzı içinde birçok küçük şirketin çoğalmasına yönelik anlayışı ile beraber geleceğe doğru yürüyerek onunla iftihar etmek istiyorum.

 

Yüksek teknoloji içeren kümeleşmelerin, teknoloji bölgesinin yaşam biçimi  parasal sinerji gereği zenginlere yakın yerlerde fakat “zenginleri imrendirecek” şekilde olmalı. Bak http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/vision.html  Özellikle “Yaşam-Çalışma-Tatil” aynı yörede olmalı ki yabancı uzman kişi ve akademisyenler aileleri ile beraber buralara yerleşmek istesinler. Unutmayalım ki “teknolojinin milliyeti yoktur”. 1453 de dünyanın en büyük topu Fatih zamanında, 1945 de atom bombası Amerika’da, her ikisi de başka ülkelere yerleşmiş yabancılar tarafından geliştirildi.

 

Zamanımız ile ilgili küreselleşme sorunlarına çözüm bulmak için geçmişten ÖNCELİKLİ BİR DERS çıkarmak istiyorsak önce çok hızla sorun çözen vizyon üreten  bir toplum haline gelmemiz  lazım diye düşünüyorum. Bunu yapabiliriz. Çünkü;

 

Hedeflerimiz imkanlarımızı aşmıyor. Fakat imkanlarımız israf ediliyor. Yöntemlerimiz sinerji üretme yerine köstek ve dağınıklık içeriyor. Düşman içimizde. Düşman hedeften koybolmuş şekilde yaşıyor.

 

Müsaadenizle 2 misal vereceğim;

 

  1. Büyük bir eğitim ordusu ve alt yapısı olan ülkemizin eğitim sistemi, Ar-Ge işlerinin başıbozukluğu, patentlerin azlığı yeni buluşların çoğalması için neler yaptığımız gibi hususlardaki uygulama ve vizyon eksiklikleri içler acısı bir durumda. Yani ne ile savaşacağını bilmeyen, düşmanın kim olduğunu göremiyen bir savaşçı sistemi mevcut. Düşmanı bilmek %50 kendini bilmek diğer %50 diyen Napoleon bizi görse idi acaba ne der idi? Benzeri bir durumda evdeki nine “herşey var ama sen yemek yapmasını bilmiyorsun evladım derdi.”

 

Kırılamayan menfaat tekellerine, tedavi edilemeyen bürokrasi hastalığına, dışa ham madde bağımlı yürütülen enerji işlerine bakın. Yaklaşık 30,000 MW kurulu gücü olan ülkemizde 1 MW lık bir rüzgar türbinini hatta bağlama müsaadesini yerel yönetime devretmek istemiyen, Ankara’ya müracaat edin diyen, sebeb olarak elektrik sarsıntısı olur diyen bu yönetimin işine son vermek lazımdır. Yıllardır gıt gıtlayıp yumurta vermeyen bu tavuk sesinden bıktı bu ülke insanları. Köylü bu tavuğu ne yapar bilirsiniz. İbret için bakın bizi nelerle uğraştırıyorlar. 1MW bir güç 30,000 MW kurulu güce karşı devreye giriş çıkışlarda hiçbir elektrik bozukluğu yapamaz hatta çeşitli yerlere dağılmış 1000 MW bile birşey yapamaz. Rüzgar her yerde aynı zamanda ne başlar ne de kesilir. Enerji konularında bir kurşun atmadan bizi esarete götüren yolda israrla ilerleyen ülkemizin neler yapması lazım geldiğini lütfen görün. http://www.egetek.org/pages/news.html

              

Bu öneriler israrla direnç görmektedir. Hukuk sistemimizin daha iyi işlemesi için lazım gelen çift jüri sistemi hakkında geniş bilgi ilgili  web sayfalarımızda, bakınız http://philippinegovantigraft.homestead.com/Cause.html olarak verilmektedir.

 

  1. Büyük bir masraf içeren Savunma harcamalarının bizi dışa bağımlı kılan  teknoloji ile ilgili vizyonu eksik. Olmuyor arkadaşlar yapılanlar hiç ama hiç yeterli değil.

 

 

Sakın ülkemizin içinde olanları geçici görmeyelim.

Küreselleşmenin iş yerlerimizi teker teker batırması, bizi harap etmesi devam edecektir.

 

Uluslararası anlaşmalarla eli ayağı bağlanmış olan bizler ne yapacağız.

 

İşte çözüm Önerileri

 

Milli Savunmadan başlayarak, bizler ne yapabiliriz, bazı düşüncelerimiz:

    1. Ülke içinde ve dışında “teknoloji haber alma sistemini” daha tesirli hale getirmek.  Böyle bir çalışma yoksa kurmak. Teknolojide ileri ülkelerde ek kadro ile “Askeri Ateşeliklere ek sivil kadro vermekle” Danimarka ve Finlandiya benzeri “ Teknoloji Müsteşarlığı veya Ateşeliği ” kurulabilir. Bunların 2 ana görevi olacak.  Bilgi toplamak ve girişimci evlilikleri ve yerleşmeleri organize etmek. Özellikle sahışlar ve küçük şirketler üzerinde çalışmak. Büyük şirketler zaten kendi eşlerini bulur. Dış ülke kadroları elden geçirilirse bu yeni iş için gereken para diğer kadro tasarruflarından bulunabilir. Teknoloji aşığı ve canlı karekter sahibi, kolay ilişki kurabilen güngörmüş ve güvenilirliği sabit olmuş,  uluslararası iş tecrübesi olan bir çeşit yüksek düzeylerde bulunmuş tercihen iş hayatından gelen bu seçilmiş kimseler dış ve iç bağlantıları kurmakla görevlendirilmelidir.  Ülkemizde bu vasıflara uyan kimseler var, bu şerefli ve heyecan verici göreve davet edilebilir.
    2. İlmi çalışma tasnifle başlar”. Ülke içi beyinleri arayan, soruşturan, gizli (tesir edilmemesi için) bir haber alma teşkilatı kurulmalı.. Bu beyinler nasıl ve nerede hangi şartlarla kümeleşirse kritik kütle yaratabilir? Ülkemizde küçük imkanlarla çalışan, nerede oldukları bilinmeyen bir sürü teknoloji kahramanları mevcut. Tübitak bu konudaki çalışmalarına, yeni HEDEF ilave ederek, devam etmeli ancak bu yeni hedef için çok daha fazla imkan, gayret, hız ve mevzuatlarda oynamak gerekmektedir.
    3. Ankara merkeziyetçiliği ve bugün Ankara’nın sürdürdüğü kendi etrafında kolay kümeleşme metodu çok sakıncalıdır. Bak:“Başşehir sendromu” http://www.egetek.org/pages/news/Gundem21versiyon01.html Birinci kusur; dostluk arkadaşlık veya mekansal yakınlık gibi verimsiz, kolay, fakat hedefe, eğer varsa bile, ulaşmayı geciktiren tutumdur.  Bugüne kadar teknopark felsefesi ve inkübatör uygulama tecrübe birikimi yönünden  İzmir en öndedir. Ayrıca yabancıların severek yerleşebileceği Çeşme yarımadası özellikle Alaçatı idealdir, ülkemizde diğer bir eşi yoktur.  Amerikalı’lar tarafından bütün ülke içinde en uygun yer olarak Alaçatı bölgesi seçilmişti.  1989 dan bu yana 1,5 milyar dolardan fazla alt yapı yapılmış 10 yıl süren  müsaadeleri alınmış, baraj bitmiş, rüzgar enerjisi ve modern yaşam tarzı başlatılmış durumdadır. Gelin görün. Türkiye Avrupa Ro-Ro/Fery Boat yolu stratejik yoldur. Urla’da yerleşik Yüksek Teknoloji Enstitüsü 4,500 hektar yerleşimi vardır. Gerek Alaçatı Uluslararası Çevre Teknoloji Parkı ve gerekse Teknoloji Enstitüsü dışında bölgeye gelecek diğer üniversite ve kuruluşlar için rezerv edilmiş SİT ile korunmadadır. İki kuruluş arası 20,000 hektar alan teknolojik şirketlerin, yeni kuruluşların gelişme alanıdır. Çeşme Yarımadası modelinde hem burası ve hem de Amerikan-İsrail modeli alınmış fakat yerel düşünceler kullanılmıştır.  (Güney Fransa Sophie Antipolis 20,000, meşhur Amerikan Silikon Vadisi 105,000 hektardır. Geniş alan şarttır.) Tübitak Başkanı, Kosgeb Başkanı İlgili Bakanların da onayını gördü. http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/opinions.html 1993 de Özal’ın vefatından evvel de “Mega Projeler” arasında Sayın Demirel tarafından ilan edildi. Başlamış kümeleşmelerden uluslararası vasıfları olan, rahatlıkla kendi halinde büyüyebilecek, devletten devamlı para istemeyen, rüzgar enerjisi kullanan tek yöredir. İzmir yöresi 12 milyonluk nüfusu, 10 üniversite ve 40 yüksek okulu ile başarılı bir metropoldür. http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr.html vizyon sayfası.
    4. Yerli üretim olanaklarının araştırılması”metodu bugünkü uygulaması ile olmaz. Son bulmalıdır. Empatiden uzaktır. 2 sebebi vardır. Birincisi ülkenin sinerji yaratacak metod ve kümeleşme noktaları tespit edilmemiş, olanlar da yeterli değil. Bu yapılanlar patlama yapacak gibi görünmüyor. İkinci sebebi büyük şirketlere iş verilmesi. Ülkeyi genç girişimciler zıplatır. Gençleri desteklemek diye bir tutum yoktur, varsa yetersizdir. Çeşitli yörelerin kümeleşmesini temin etmek için özen gösteren bir tutum hemen başlatılmalıdır. İzmir’de teknoparkta başarılı olmuş bir ilerlemeyi bir başarıyı destek vaadı ile Ankara’ya yerleşmeye davet etmek doğru değildir. Uluslararası yarışta sadece Ankara kümeleşmesi yeterli olmaz, akıllı davranmak lazım. 1964-1966 arası İzmir’de BMC kuruluşunda benim baş çektiğim çalışmalar ile otomotiv yerli yapımı “ 2 yılda” %10 dan %38.5 çıkmıştır.  Sadece 8 kişi ile bu inanılmaz - Ankara aylarca heyetler gönderdi inanamadı - başarılmıştır. Yukarıda anlatılan başarılar daha güzel tekrarlanabilir, bugün okumuş insan çok ama yön verecekler nerede? Bu başarıda teknik casusluk, kopyecilik mühendislik herşey kullanıldı. Çok büyük buluşları zamanla, fakat milletçe daha sistematik tatbiki Ar-Ge çalışmaları içeren baskasından daha ileri işleri hemen yapabiliriz. Amerika ve İsrail’de bazı kuruluşlar temaslarımda raflar dolusu yenilikleri gösterip bunları dost ülkelerle paylaşmak istiyoruz. Zamanla sizler de yeni buluşları yapacaksınız dediler. Teknolojide ileri ülkelerle beraber çalışabilecek, yenilikleri paylaşabilecek uygun ortamlar ve yaratıcı liderlere acil ihtiyaç var. Bazı yenilikler o kadar hızlı ki birçok teknolojik mamullerde patent alacak zaman yerine arkadan gelenlerden hızlı gitmek kafi geliyor. Güç elektroniği, UPS konularında olduğu gibi.
    5. Off-set lerin kullanımı yanlız Rüzgar Enerjisi çiftlikleri kurulması için müsaade edilmelidir. Bunların devamlı akarı, geliri kümeleşmelerin finansmanlarını desteklemek amacıyla kullanılmalıdır. Ar-Ge için, eğitim, öğrenim için hükümetlerin para tahsisine bağlı kalmayan devamlı gelir temin edilmelidir ki güven olsun. Bu iş kolu çok büyüktür.
    6. Ülkemizin rüzgar enerjisi ile ilgili teorik iş kapasitesi 100 milyar dolardır. Hergün üzerimizden 100 milyon dolar rüzgar enerjisi geçmektedir. Bu yeni teknolojide bizler de buluşlar yapma imkanımızı kullanacağız, 2 milyon insana aş ve iş yaratacağız. Üretimi - satılıp ülke içi ve dışında iş yaratacağız. Bu yeni teknolojide bize buluş için yer var. Geç kalmadık. Rüzgar çiftliklerinin altında tarım ve hayvancılık yapılacaktır. Ham madde dış ödemesi dolayısı ile esarete doğru uçuruma gitmekte olan ülkemiz yeni bir vizyon ile kötü geleceğini değiştirecektir. Vizyon fukarası enerji ile uğraşan insanlardan bu ülke çok çekmektedir buna son verlmelidir, verilecektir.

 

Muhtemelen gelecek harpler de bugün olduğu gibi sivilleri yıldırmak, topluma baskı  kurma üzerinde olacağı için önceden görerek, proaktif olarak problem gelmeden, büyümeden söndürecek bir tutuma yönelme mucburiyeti var.

 

Uzak değil İsrail’i görün Büyük Elçilik’ten Bilim ve Teknoloji stratejileri hakkında malumat isteyin. Birçok yayınları var. Her bakanlıkta “Baş Bilim Adamı” var. Ülkenin her adımı bunların grubunda analiz ediliyor ve ona göre uygulanıyor. Zaten devamlı harp halinde yaşıyorlar. Her ferdi tek tek buluşları takip ediyor, güvenilir dostlukları çok sessizce yapma yarışındalar. Musevilik bir dinden öte, ileri toplumlar arasında, hayatta kalmak, zarar görmeden, hatta sinerji yaratarak beraber yaşamanın inceliklerini öğrenmişlik diye tefsir edilebilir. Yani bir çeşit bizim Avrupa Birliği ile beraber yaşamayı öğrenmemize benzer bir durum. Museviler bunu öğrenmişlerdir. Toplum haline gelmiş Musevilik yani İsrail için bugün en büyük imtihan, Sayın Stef Wertheimer modeli yaşam tarzını benimseyebilmekte yatmaktadır. Yani gayretli olanları, inançları ne olursa olsun, kıskanmadan, refah seviyesine getirebilme gayretinde olan bir vizyonu  komşuları ile paylaşabilme yollarını arayıp bulabilmekte yatmaktadır. Birbirimizden öğrenecek çok şey var diye düşünüyorum.

 

Bizim içimizdeki düşman, kanaatımca anlatmaya çalıştığım, İsrail’de de farklı sebeblerden dolayı oluşmuş olan, VİZYON FUKARALIĞINDA yatmaktadır.

 

Bu hızlı değişimde neleri nasıl yapabileceğimizi önceden görüp kalıcı çözümlere doğru vatansever, cesur kararların eksiklikliğinde yatıyor. Sakız çiğnerken yürümek, yürürken konuşabilmek, konuşurken düşünebilmek gibi aynı zamanda birçok işi yürütebilecek yönetim tarzını getirmek için vizyon, koordinasyon ve hız beraber gitmeli ki hedefe gecikmeyelim. Ülkenin bugünkü yönetimi Parkinson hastalığına tutulmuş bir insanın uzun salınımlı hareketlerine benziyor.

 

Bir başka anlatımla ülkenin dışarıdan görünümü radarlarını kapatmış, hız kesmiş bir gemi kaptanının siste yol almaya çalışması gibi. Belirsizliklerde hızlı gidebilen, sisin ötesini görebilen vizyon sahibi kaptan lazım.

 

Durdurun dünyayı ben inmek istiyorum diyenlerin, düşman hedefi hareketli olan dünyamızda, hele bizim gibi 40 milyon aş ve iş isteyen genci olan bir ülkenin yönetimde başarı şansı yok. Burada çözümleri önerilmiş sorunları canla başla ele alan ve başarabilen  her yönetime milletçe hürmetimiz sonsuz olacak. Derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.

 

Ar-Ge yetersizliklerimiz ve “off set” kullanarak rüzgar enerjisi yatırım gelirlerinin Ar-Ge ve üniversitelere belirli şekilde dağıtılması şeklinde kullanılması ile ilgili sinerjik model web sayfamızda bir vizyon olarak işlenmektedir.   http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr.html

 

Teknik okul ve üniversitelerimiz seferberlik haline sokulmalıdır. Büyük eğitim yatırımları israf edilmekte çalışmalar cansız, verimsizlik ve rahatsız edicidir.  Teknopark, inkübatör, melek sermayeden girişim sermayesine kadar uygulamalar ya yok veya bilgisizce çok verimsiz yürütülmektedir. Genç insanı meslek sahibi olarak yetiştirmeyi dünyaya tanıtmış olan 1200 yıllarındaki Ahilik sistemini unutup dışarıdan bu bilgileri alır hale geldik. http://www.egetek.org/pages/16.pdf (300 KB).  Girişimci yetiştirme uygulamaları yaygınlaştırmalı, birçok küçük şirket kurulup yaşatılabilmeli. Gençlerin bilgi ve sermaye ile beslenmesi metodlarını www.egetek.org sayfalarında çok geniş anlatılmaktadır. Ülke içinde teknoloji geliştirmek için Silahlı Kuvvetlerce dağıtılan teknik işler burada izah ettiğimiz vizyon içinde yeniden gözden geçirilmeli ve muhakkak ANKARA KÜMELEŞMESİ son bulmalıdır.

 

Bir sorun ortaya atıp çözümü de beraber getirmeyenlerin kendileri de bu sorunun bir parçasıdır” sözü meşhurdur. Bu sebeble önerilerimi toplamaya çalışacağım.

 

Özetlersek neler yapmak lazım?

 

 

 

 

 

 

OFF-SET

BAŞTA OLMAK ÜZERE

DİĞER KONULAR

İÇİN ÖNERİLER

 

  1. DPT hem Ar-Ge ve hem de rüzgar enerjisi sebebiyle bir sorun yaratmaktadır. STK larının DPT ile bu konularda dialogu yetersizdir. Dışa ham madde bağımlı enerji projeleri DPT nin bir muhasebeci gözlüğü ile yaptığı eksik hesaplar yerine içinde vizyon olan uzak görüşü içerecek şekilde gözden geçirilmelidir. Rüzgar enerjisi ve diğer yenilenebilir enerjilere önem verilmelidir. Bunların ülkenin her köşesinde öncelikle Teknoloji Bölgeleri, Teknoparklar ve Üniversitelere “devamlı akar” olabilecek şekilde kullanılması teşvik edilmelidir. Bize çok fayda getirecektir. Gelir - devamlı akar - ve bu yeni teknolojilerde yeni buluşlar yapabilmek. Rüzgar enerjisi faaliyeti işsizliği büyük çapta önleyecek, bize büyük bir ihracat kapısı oluşturacak rüzgar türbinlerinin altında tarım ve hayvancılık yapılabilecektir. “Offset”lerimizin makul bir yüzde ile nakide çevrilebilmesi - %5-10 u geçmeyen bir oranda nakide çevrilebilme - yolu açılmalıdır ki karşı taraf kabul edebilsin. Bu yüzdeler uygun teknoloji bölgelerinde daha da artabilir. Rüzgar enerjisi yatırımları gelirlerinin Teknoparklar, Teknoloji Bölgeleri, Ar-Ge işlerine ve onarlı gruplar halinde, üniversitelere belirli bir sistem içinde değerlendirilmesi şeklinde kullanılması önerilmektedir. “Offset” fonları sadece bu gibi bir taşla iki kuş vuran fikirlerin finansmanında kullanılmalıdır. Bu imkan kısıtlıdır, kıymetlidir. Off-set karşılığı nakitler yabancıların ödeyeceği paralardır. Maliyemize zarar vermez. Ayrıca balık yemeği değil tutmayı veya yetiştirmeyi öğretmekle eş değerlidir. Dışa bağımlı olmayan rüzgardan devamlı gelirin Ar-Ge ve teknoparklarda kullanıma açılması, bir çeşit gelir amplifikatörü görevi üstlenmesi ilave sinerji yaratacaktır. Yenilik yaratmak için luzumlu parasal destek ve üniversitelerin finansman sorunu da kalıcı bir biçimde çözülmüş olacaktır. Bugünkü gidiş çok fenadır. Bak sayfa dibi Ar-Ge hakkında ek yazı.
  2. Ülke içinde teknoloji geliştirmek için Silahlı Kuvvetlerce dağıtılan teknik işler genellikle birkaç büyük şirketi besler haldedir. Yılda 3000 den fazla yeni girişimci ihtiyacı olan ülkemizde bu yürütülmenin küçük ve imkanları kısıtlı olanlara doğru yönlendirilmesi lazım gelmektedir. Bu çok çalışmak ve biraz da cesaret ister. Kontrol sisteminin ise çok etkin ve çalışkan olması icap eder.  Ankara içinde kümeleşmek derhal son bulmalıdır. Yukarıda çeşitli açıklamalar var. Üçyüz milyonluk ABD’nin başşehiri Washington’un nüfusu 300,000 olur da Ankara 3,5 milyon olursa normal olmasa gerek?  Bir takım yanlışlıklar var. Artık görelim ve birşeyler yapalım lütfen.
  3. Teknoloji ile ilgili buluşların takibi, tasnifi, ilgili şahısları içte ve dışta bularak bir araya getirme faaliyeti çok ciddi bir iştir. Hiç vakit kaybetmeden yukarıdaki anlam kapsamındaki vizyona uygun faaliyetler hem teknolojide ileri ülkelerdeki Büyük Elçilikler ve hem de yurt içinde başlatılmalıdır. Savunma sanayi ile ilgili her yıl dışa ödenen mıktarlardan bir sistem içinde 1,000 adet 1 milyon dolarlık bir kaynak ayrılması 5-10 kişi çalıştırabilecek bu iş yerlerinde 5 – 10 bin kabiliyetli gence iş alanı açar iş sahibi yapar. Herkez kendi kendine sivil seferberliği benimsediğini gösteren, bir çeşit harp içinde olduğumuzun idraki içinde konsensüs yaratmalı ve bunu yaptıklarınla göstermeli işler lafta kalmamalıdır. Buna uymayanlar bir çeşit afaroz edilmeli. Zaten biraz başladı bu durum. Basın ve televizyon birşeyler yapmaya çalışıyor ama yetersiz. Ülkemiz imkan fukarası değil ülkemiz vizyon fukarasıdır.  Atatürk’ü bir kere daha saygıyla anıyorum. Hiçbirşeyi kalmamış insanlara vizyon verdi. Toplum bir”inanılmazı başardı”. Gine yapabiliriz. Hedefimiz yenilikler yaratmaktır – ileri demeliyiz. Eğitimi yaygın ve sürekli hale getirmek, eğitim engeli yaratan tekelleşmelere son vermek, bugünkünden farklı bir anlayışla savunma ile ilgili ithalatı yerli üretime hızla yönlendirmek, bugünkünden radikal farkla ülke içinde beyin geliştirme Ar-Ge ye dayalı teknik okul ve üniversitelerin kapılarını 24 saat 7 gün açık tutmak. Eğitim olanaklarımız en büyük kuvvetimiz olmasına rağmen krize seyirci kalınmakta,  krizle savaşacakların ihtiyacı olan yeni beceri, öğrenim ve meslek edindirme işinde seferberlik görünmemektedir. Tersine milletvekili maaşı gibi yersiz konular psikolojik bozgun yaratmaktadır. Böyle zamanda kendilerinden gece gündüz aşırı katkı beklenen öğretimle uğraşan kimselerin çalışma iştahı ve dayanışma ruhu tahrip olmaktadır.
  4. Her çeşit öğrenim girişi, serbest hale getirilmelidir. Bugünkü mevcut bütün kurallar gözden geçirilmeli “vizyona” uygun olmayanlar kaldırılmalıdır. Eğitim-öğrenim sistemimiz “dershaneler” ve “giriş sınavları” adı altında bir çeşit “menfaat tekelleri” yaratmıştır. Bu tekellerin yıkılması ve yerine öğrenmenin “ömür boyu” şekilde “yaşamın bir parçası” olmasını gerektiren sebebler oluşmuştur. Bu hareketin şimdi tam zamanıdır.
  5. Teknik meslek sahibi yerli yabancı herkez öğretmen olsun olmasın göreve davet edilmelidir. Milli Savunmanın çok güzel beceri sistemleri yaygınlaştırılmalıdır.
  6. Hükümet edenler halkın güvenini tekrar geri kazanacak şekilde masrafları azaltmalı, seçim sistemini değiştirmelidir. Seçim sistemi halkla parlamentoyu karşı karşıya getirip bölmüştür. İsraftır,  olmaz böyle şey. Milletvekilliği çok çekici hale gelmiş ve talep artmıştır? Milletvekili maaşları asgari ücrete endeksli olabilir. Belki en doğrusu teknolojik toplum olmayı hedefleme mecburiyetinde olmamız icap ettiğine göre üniversite profesörlerini kıskandırmayacak bir endeksle düzenlenmelidir.
  7. En son olarak şunu söylemek istiyorum. Bugüne kadar herkez sakat rolünü çok güzel oynadı.  Hükümetler ve bürokratlar engel çıkardı. Engeller menfaat paylaşması olarak hem çıkarana ve hem de çıkana fazlasıyla geri döndü. Bir kısmı ağlayıp kaşıkla ağızdan beslendiler. Artık bu oyun bitti. Bir mandalina bahçesindeyiz, hükümet sadece bahçıvan. Sıhhatli bir ortamın oluşması için engelleri ortadan kaldıracak. Otları temizleyecek, suyunu verecek, budamasını yapacak, gübresinin durumuna bakacak, hastalıklarda gereğini yapacak. Ama mandalina vermek de ağacın işi olacak. Verimsizler kesilmekte acılar artmakta. Küreselleşme budur. Acının fazla devam etmemesi için, birçok şeyi acilen yapmalıyız. Başka çözüm var mı?

 

Ergün Özakat

18 Kasım, 2001

www.egetek.org 

Tlf: +90 533 259 5160

 

 

 

 

 

 

 

 

CV

ERGÜN ÖZAKAT

 

 

 

ERGÜN ÖZAKAT                   Doğum Tarihi: 3 Nisan 1935

Lise:                                        İzmir - Namık Kemal Lisesi 1954 fen mezunu.

Yüksek Tahsil:                        Londra 1954 - 1959 Mühendislik Koleji mezunu.

Staj:                                                                        Almanya Krupp fabrikaları.

Askerlik                                                                  1960 Nato LSE( bugün JCSE) Kurmay Bşk. Emir Subayı 1 yıl, takdirname ile terhis.

İş  hayatı:                                                               BMC, önceleri servis sonra üretim müdürü, yerli imalatı 1966 yılında %10 dan %38 e çıkaran 8 kişilik takımın başı, dizel motor imalat projesi, Amerika’dan 7 yıl muhaberatla elektronik mühendisliği, Özakat grubunun Ar-Ge ve proje geliştirme müdürlüğü, alternatör ve Norveç’li bir mühendis ile patentimiz ve bunun lisansı ile elektronik regülatör imalatı, 4 kW a kadar rüzgar değirmeni prototip imali, kamyon dingil, aks kovan, fren imalatı, çeşitli kurs ve seminerlere  katılım. Viking kağıt fabrikasının kurulabilmesi için uluslararası finansman (IFC ve IFU) organize ederek yabancı ortaklık kurulması, 1976 yılına kadar yönetim kurulunda başkan ve murahhas üyelik, 1990 yılına kadar Egebank 15 yıl yönetim kurulu üyeliği bir süre yönetim kurulu başkanlığı, 1991 yılında hisselerin şatısından sonra holdingden ayrıldım.

Hükümet lobi

ilişkileri:                                                                 Yatırımcıların enflasyon dolayısı ile değer kaybını azaltan re-evaluasyon ile aktiflerin arttırılması, rezervlerin bedelsiz hisse senedi halinde temettü verebilmesi ile ilgili mevzuat değişikliği (uzun yıllar tek başına uğraş), şirketlerin birleşebilmesindeki engellerin kaldırılması, telsiz kanununun çıkarılması.

Vakıf ve

Dernekler:                                                             Tüsiad ilk kuruluş yıllarında yönetim kurulu üyeliği, Temiz Enerji Vakfı, Ege Teknoloji Vakfı  kurucu üyesiyim, Vakfın 300 sayfalık teknoloji inovasyonu ve temiz enerji üzerine Internet sayfalarını düzenlemekteyim. www.egetek.org   

Halen

uğraştığım:                                                           Teknoloji inovasyonu, teknoparklar, inkübatörler, gençlerin teknolojik hayata başarılı olarak hazırlanması. İzmir Teknopark A.Ş. yönetim Kurulu Üyeliği, Rüzgardan elektrik üretme 1998 de 12  adet 600kW toplam 7.2 MW rüzgar türbini şirketinin tüm fizibilite, finansman organizasyonu. Biyolojik tarım. Gündem 21, sürdürülebilir hayat İzmir Belediyesi devamlı üyesiyim. Mandalina bahçesi, teknik konulara ve insanlara vakit ayırmak ve düşünmek. İyi bir bahçıvan olan hanımım bana ağaçları 55 yaşından sonra fark ettiğimi söylüyor, telafi etmek için  tabiatı dikkatle izlemeye çalışıyorum. Çevreciyim.

 

Aile:                                                                        Danimarka’lı hanımla evli. 2 çocuk.

 

Yayınlarım:                                                            İmalatçılara yardımcı teknik rehber 1964 yılı, 1986 Radyo amatör teknik kitabı (amatör kodum TA3E), teknoparklar ile ilgili Türkçe/İngilizce bir kitap (1993), muhtelif mecmualarda yayınlar, İzmir Büyük Şehir Belediyesinin hazırlattığı 32 dak. teknoloji seferberliği videosu.

Fahri

Konsolosluk:                                                        1985 den beri İzmir Finlandiya Fahri Konsolosuyum.

                                                                               

En büyük                                                               Teknoloji üretmeyi kritik kütle yaratarak sinerjik hale getirmek,

Hedefim:                                                               Teknopark kavramı  içeren faaliyetleri ülkemize yerleştirmek. Dünyanın İlk Çevre Teknoloji Bölgesinin Çeşme Yarımadasında gerçekleşmesi ve bu bölgede Türkiye’nin 2023 den evvel  Nobel sahibi olmasını görmek.

                                                                               

                                                                               

 

Konu ile ilgili diğer çalışmalar ve raporlar:

 

1.       Ülkemizin proaktif olması, insanlarımızın problem çözen tipte düşünmesi sorunlarına sistematik bir şekilde çözüm aramayı kendisine misyon edinmiş nadir insan Sayın Tınaz Titiz web sitelerinde çok ilginç çalışmalar bulacaksınız.                     

      www.tinaztitiz.com             www.beyaznokta.org.tr

 

2.       Sayın Ali Akurgal’ın sunuşu: “Korkuyorum çünkü, köprüyü kurarken bugün Sayın Derviş’i bulduğumuz gibi şanslı olamaya-biliriz. Korkuyorum çünkü belki günümüz ekonomisini düzeltmek bilinen dağarcığı yüklü bir insan ile mümkün olabilir; ama o köprüyü çökmeyecek sağlamlıkta kurmak için yeterli sayıda bilinen dağarcığı yüklü insan bulmak mümkün olmayabilir.”                                                                                                                                                          http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/dream.html 

 

3.       Avrupa Birliği Adaylığı Sürecinde Türkiye’nin Bilgi Toplumuna Geçişi” sistematik bir yaklaşım – TÜSİAD.                 http://www.egetek.org/pages/projects/techcorr/TUSIAD%20Bilgi%20Toplumu.html

 

4.       http://www.ssm.gov.tr/off-set.htm off-set uygulamaları. Uygulama açıklamalarımıza göre DEĞİŞMELİDİR.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2023 yılına kadar Ar-Ge Önerimiz

(Güncelleşmiş olanı ilgililerden ümit ediyoruz)

 

Bir nesil sonra Araştırma - Geliştirme ( Ar - Ge ) olarak nerelerde olacağımızı kaba bir tahminle göstermek için aşağıdaki tablo 9 Ağustos 1996 yılında hazırlanmış ve 2023 web sayfasında Üniversite-Sanayi işbirliği altındadır.

 

 

 

Bir nesil sonra   ( 25 yıl )

 

 

 

1996 yılı

 

 

2000 yılı

 

 

2023 yılı

 

Geleceğe ait Türkiye Ar - Ge harcamaları US $.

 

600 milyon $

 

1.4 milyar $

 

5 milyar $

 

Veri 1: (Ar - Ge) / GSMH = % olarak

 

0.5

 

1.5

 

2.0

 

Veri 2:           GSMH yıllık artışı sabit

 

% 3

 

% 3

 

% 3

 

Aşağıdaki tablo ise gidecek yolda hiç zaman israf edecek vaktimizin olmadığı gibi daha fazla birşeyler yapmamız lazım geldiğini göstermek bakımından küçük bir örnek olsun diye verilmiştir. Sosyal yönden Israil bize daha çok benzediği için Finlandiya yerine bu ülke misal olarak alındı.

 

 

 

 

 

 

Nüfus

 

 

 

Nüfus oranı

 

Bugünkü yaklaşık Ar - Ge

masraf rakamları

toplamı

yıllık olarak

 

Bir nesil sonra Israil’in bugünkü Ar - Ge seviyesine ulaşabilmek için artarak ulaşılması lazım gelen gider

2023 yılında yıllık

 

Yukarı tablodan

2023 yılında yıllık

 

Bütçe planlamasındaki

 Ar - Ge giderinin  hemen asgari ne kadar arttırılması lazım geldiğini göstermek için rasyo

 

Türkiye

 

60 milyon

 

12

 

0.6 milyar $

 

12*2.0 = 24 milyar $

 

5 milyar $

 

24 / 5 = 4.80

 

Israil

 

5 milyon

 

1

 

2.0 milyar  $

 

-

 

-

 

-

 

Bu kadar yüksek bir Ar-Ge ihtiyacının finansmanı off-set kullanımı ile başlatılabilecektir. Önerimiz budur. Mevcut 3.6 milyar dolar off-set 300 milyon dolar nakid ile değişebilir diyoruz. Her yüz milyon  dolar off-set den gelmesi organize edilecek nakid ile yapılan rüzgar elektriği projesi, önerilerimiz doğrultusunda 400 milyon dolarlık, belki daha fazla, rüzgar çiftlikleri yaratacaktır. Bu mıktar yılda 1,2 milyar kWsaat/yıl elektrik üretir. Enerji fiyatı şu şekilde hesaplandı. Geri ödeme süresi olan ilk  5 yıl 9 sent, sonraki yıllarda 5 sentten devamlı satılacağı varsayıldı. Ana para geri ödemesinin 5-6 yılda bittikten sonra bu üretim yılda en aşağı 60 milyon dolar devamlı gelir getirir. Şu anda rahatlıkla off-set ten 300 milyon dolar nakid, yani hesaplananın 3 katı kadar, 180-200 milyon dolar rüzgar elektriği yıllık geliri temin edebiliriz. Bu rakam zamanla artacak yeni off-set lerin ilavesi ile de gittikçe daha büyüyecektir. Başarılı uygulama sonucu bu rakam hızlanarak  artacaktır. Kısaca bugunkü Ar-Ge rakamı kısa sürede 2 misline çıkabilecektir.

 

Beklenen anlayış değişikliğini de buna ilave edersek 2023 yılında yıllık 24 milyar dolarlık Ar-Ge rakamına ulaşabiliriz diye düşünüyoruz. Mühim olan rakamların 3 aşağı 5 yukarı olması değil düşünceye inançtır. İnanç varsa bu rakamı arttırmak için birçok indirek yollar da bu yöne doğru çalışmaya başlar. Bu inancı görmek istiyoruz. DPT den daha büyük bir Ar-Ge vizyonu bekliyoruz. Topluma gurur duyacağı hedef vermek lazımdır. 2023 yılında GDP 18-20,000 dolar olacak demek yeterli değildir. Ülkemiz Ar-Ge si 2023 de 5 milyar dolarda kalır, önerdiğimiz 24 milyar dolara ulaşmazsa olmaz. Bizler vatandaş olarak ülkemizi 2023 yılında 1 inci sınıf ülkeler arasında görmek istiyoruz. Ancak Ar-Ge si kuvvetli ülkeler 1 ci sınıf olur. Çözümünü de burada öneriyoruz. Vakit kaybetmeden hemen işe başlayalım. İmkanımız var, yanlış kullanılmakta. Biz sadece bunu söylüyoruz.

 

 
Start Page News Projects Links About Feedback

Last updated November 18, 2001
© 1997, Egetek Foundation